80 KUŞAĞINA MEKTUP
Sevgili 80 kuşağı,
Yıllarca çok acımasız eleştirilere maruz kaldın; oysa hiç düşünülmedi sen bir karşıtlıklar dünyasına doğdun. Senden bir sonraki kuşağın rahatlığıyla bir önceki kuşağın hırsları arasına sıkıştın, yalnızlıkla sosyal olma baskısının arasına… Var olabilmek için canını dişine takmış bir ailenin başarılı olmak zorunda olan çocuğuydun sen; oysa başarılı olmak için çalışmak yetmiyordu artık ebeveynlerin bunu kaçırdı;zira onlar koşullar zorlasa da çalıştıkları zaman onurlarıyla,sadece alın terleriyle hayatta bir yere gelebiliyorlardı ve geldikleri yerle de yetinebiliyorlardı. Senin için ise onlara anlatmakta zorlanacağın koşullar söz konusuydu. Birey olmaya çalıştın; kişisel gelişim diye bir şey vardı. Sen bunun peşinden koştun; oysa seni yetiştirenler için hayatını idame ettirecek diplomalara sahip olman yeterliydi; birey olarak gelişmen kafanı karıştırabilir; seni hayatın gerçeklerinden uzaklaştırabilirdi. Korkutucuydu onlar için… Yürüyüşlere katılmak, kendini ifade etmek istedin; ama hukuk yoktu ki artık; güvende değildin ki; düzene uymak gerekliydi. Korktun; korkutuldun. Atatürk ile vatan sevgisiyle büyütüldün; sonra 30’larına geldin ve Cumhuriyet yürüyüşlerine katılmak, Anıtkabir’e çocuklarınla ziyarete gitmek için bile hayatından endişe duyar oldun. Sen öğretmenlerine hep saygı duydun; değer bildin; onurlu yetiştirildin; 20’lerinde iş hayatın başladığında o kişiliğinle iki şansın vardı: düzene uyup başarıyı yakalayıp kendine saygını kaybetmek ya da yanlışa hayır demeye devam ederek daha az başarılı ve yalnız olmak… Yalnız hissetmek zordu oysa; hep kendinde arardın sen suçu;zira böyle yetiştirilmiştin. ‘İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır’, sözünü çok duydun; dön bir bak delik deşik oldun. 30’larına geldin ve yetiştirildiğin sen ile düzen arasına sıkıştın. Çok mücadele ettin; psikoloğa giden kuşak oldun sen; kendini en ağır eleştiren… Senden öncekiler sana çok şaşırıyordu; sen de en az o derece senden sonrakilere şaşırdın. Sen hep saygılı olacak şekilde yetiştirildin; o denli ki sonunda saygılı değil ezik hissettin. Herkese o kadar çok saygı duydun ki kendini değersiz gördün çoğu zaman; zira kendi değer yargında hep sen hatalıydın; hep hatayı kendinde aradın… Bütün bunlardan dolayıdır ki sen çocuklarını yetiştirirken meslek dilemedin; huzurlu olsunlar istedin. Seni yetiştiren o güzel insanlar var olabilmek için çok çalışmıştı ve sen de en az onlar kadar başarılı ol istediler; oysa düzen bambaşkaydı ve sen başarılı oldun ama mutsuz da oldun aynı zamanda. Ya evlenemedin ya boşandın; hep sen suçlandın; ama bir bak çevrene kendiyle mutlu olamayan insan başkasıyla nasıl bir olur? Kaçmak istedin; kaçamadın; zira ‘Sen yanmazsan ben yanmazsam…’ felsefesiyle büyümüştün. Kalmak istedin kalamadın; ‘yanlış’olana ‘yanlış’ diyemediğin, dedirtilmediği bir düzende kalamazdın ki; kalsan da sen olamazdın. Ama umudunu kaybetme, evlatların var elinde ya da kardeşlerin,küçüklerin…Onları huzurlu, değer bilen, vefalı, onurlu; yani anlayacağın ASİL yetiştir; önceki kuşak olarak sana yapılanı yapıp hırslarına giden yolda ezme onları, say,sev,örnek ol ki güzel olsun gelecek günler. En büyük şansın ve gücün budur!
Sevgilerimle,